İçeriğe geç

Wittgenstein’ın iki farklı dil felsefesi ve Turing Tezi

Bu çalışmada Ludwig Wittgenstein’ın iki farklı dönemi ele alınacak ve kısaca Turing tezinden bahsedilecektir.

Wittgenstein’ın Felsefi Soruşturmalar adlı eserinde dile gelmiş ifadenin anlamını bilmek ifadenin neyi adlandırdığını bilmek değil diğer kişilerle ilişki içinde ifadenin nasıl kullanıldığını bilmek demektir. Tıpkı Frege’nin bağlam kuramı (context principle) adı altında anlatmak istediği gibi kelimenin neyi imlediğinden çok hangi biçimlerde ve şekillerde imlediği kelimenin asıl anlamına işaret etmektedir. Tractatus’un ideal dil ile gerçeklik arasında mantıksal eş biçimliliğe erişmenin mümkün olduğu öncelikliyken Soruşturmalar ‘ın Wittgenstein’ı bunun bir yanılsama olduğunu öne sürer.

Eski resimsel dil anlayışı dilin sadece tek bir fonksiyonu yani olguları dile getirme fonksiyonunu referans almıştır. İkinci dönemin ayırt edici özelliklerinde biri ise ne kadar çok bağlam varsa dilin o kadar çok amacı ve işlevi olduğunu vurgulamaktadır. Tam bu noktada dil bir alet kutusudur. Sözcükler de kutunun içindeki aletlerdir.

İki dönem arasındaki bir diğer önemli fark olarak burada ‘oyun’ kavramının belirleyici özellikte olduğunu görüyoruz. Oyun kavramı sanıldığının aksine -en azından burada bahsedildiği anlamda- bütün oyunlarda geçen ortak bir payda bulunmamaktadır yani bir inşaatçı ‘Tuğla!’ diye bağırır ve diğeri ona tuğla getirirken burada inşa etme oyunu oynanmaktadır. Oyunlar, aile benzerliğini taşıyan üyelerdir. Bazı kişiler benzer buruna bazı kişiler benzer yürüme biçimine sahiptir. Bu benzerliğin mümkün koşulu olan ilişkisel ağın içinde dil ve meta-dil analizleri işlerlik kazanacaktır

İkinci dönem dil anlayışını şu şekilde özetleyelim: Dil oyunları bir çocuğun sözcükleri kullanmaya başlamasıyla oluşan dil formlarıdır. Dil oyunlarının araştırılması, dilin ilkel formlarının araştırılmasıdır. Eğer önermelerin gerçeklikle olan doğruluk ve yanlışlık, uyuşma ve uyuşmazlık sorunlarını, öne sürümün, varsayımın ve sorunun doğasını araştırmak istiyorsak; bu düşünce formlarının ortaya çıktığı dilin ilkel formlarına hayli karmaşık düşünce süreçlerinin kafa karıştırıcı zemini olmaksızın bakarak büyük yarar sağlayabiliriz. ( Mavi Kitap s.17)

İlk dönem Wittgenstein’ın temel noktalarından biri dil-resim kuramı(Picture theory of language) dilin dünyayı betimlediği varsayımı üzerine teorize edilmiştir. Tractatus’un analitik özelliği bunun üzerinden şekillenmiştir diyebiliriz. Yani belirli bir kelime belirli bir imgeyi imlemektedir. Buna örnek olarak Tractatus’tan şu önermeyi örnek olarak gösterelim:

3.203. Ad nesneyi imler. Nesne, onun imlemidir.( ‘A’ ile ‘A’ aynı imdir.)

O belirli kelime belirli bir tasarım olarak zihinlerimize sunulmuştur. Olgular ve olguların oluşturduğu kesin mantıksal biçimler ile tasarım, gerçekliğin tasarımı olacaktır. Bu söz konusu tasarım Schopenhauer’ın ünlü istenç ve tasarım olarak kurulmuş dünyasındaki tasarımla ortak özellikler sergilemektedir.

İkinci dönem Wittgenstein ise dil ile kurulan iletişimlerin varyasyonlarının çokluğu karşısında yaşam formu( form of life) diye çevirebileceğimiz bir kavramdan bahseder. Bunun için aslan örneğini ele alalım. Wittgensttein’ın ünlü önermesi bir aslan konuşabilseydi eğer onun dediği hiçbir şeyi anlamayacağımızdır. Bir aslanın yaşam tarzını, formunu bilmediğimden ötürü dediklerini anlamayacağız çünkü bir dil hayal etmek bir yaşam formu hayal etmek demektir.

Görülüyor ki 1.dönem Wittgenstein’ın aksine kesin bir mantıksal biçimcilik yerine kültürel olarak yapılaştırılmış bir habitat merkeze alınmış. 2.dönem Wittgenstein’ın dil görüşü, ilişkiler ağı olarak düşünülmüş bir dil diyebiliriz.
1.dönem Wittgenstein’ın dil görüşünde ilişkiler olgular ve olguların bağlamları iken 2.dönem de ilişkiler hermenötik, pedagojik hatta antropolojik olarak ele alınmaya daha yatkındır.

20.yy felsefesinin en etkili filozoflarından olan Wittgenstein’ın aynı probleme (dil-dünya ilişkisi) zaman içinde iki farklı görüş sergilemesi felsefe tarihindeki ayırt edici özelliklerden biri sayılabilir.

Wittgenstein ve Turing

Machine İntelligence ( Makine Zekası) konsepti ile yakından ilişki Avusturyalı mühendis ve mantıkçı Alan Turing’in Wittgenstein’ın matematik üzerine derslerine katıldığı not edilmiştir.( Shanker, 1998)

Turing’in ünlü sorusu Can a Machine think? ( Bir makine düşünebilir mi?) 1950 yılında Mind dergisinde yayımlanmıştır. Bu şekilde bir makinenin bilince sahip olup olmadığının ölçüsü olacak testin yani Turing Testi’nin de ilk ortaya atılışıdır.

Wittgenstein’ın ikinci döneminin eseri Felsefi Soruşturmalar (1953) da bir makinenin düşünüp düşünemeyeceği üzerinde durulmuştur. Hatta Wittgenstein bu sorunun ‘metafizik’ bir soru olduğunu belirtmiştir.

Turing’in makinesi hiçbir zaman çalışan bir prototip olarak sunulmamıştır. Turing, bu makinenin tasarımı üzerinden matematiksel açıklamalara yer vermiştir. Turing makinesinin standardize edilmiş modeli şöyledir:

Günümüzde tek bir aygıtın veya cihazın çoklu bir fonksiyonu olmasına alışığız. Turing makinesi tasarımı olmasaydı makinenin her fonksiyonu için tek tek ayrı bir makineye sahip olmamız gerekecekti. Wittgenstein’ın ikinci döneminde aile benzerliği( family resemblance) analojisi farklı tipogrifilerin ortak özelliklerine dikkat çekmekedir. Bu çoklu özelliklerin ortaklıkları tıpkı Turing makinesinde olduğu gibidir. Tek bir makinenin( Turing) veya tek bir dilin çoklu fonksiyonlara çokça farklı özelliklere kapı açıyor oluşudur.

Düşüncenin mekaniksel bir yapısı olup olmadığı veya insan zihnin kognitif bir özelliği olarak düşünmenin hesaplama(computational) özelliğinden ibaret olup olmadığı soruları felsefenin en çekirdek soruları oldukları gibi gelişen yapay zeka teknolojisiyle bağlantılı sorulardır.

“Wittgenstein’ın iki farklı dil felsefesi ve Turing Tezi” hakkında 1 yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir